Türkiye Cumhuriyetinin asil güvenlik güçlerinden birisi olan Jandarma Teşkilatı 186. yılın mutluluğunu yaşıyor.
Haber Giriş Tarihi: 14.06.2025 13:50
Haber Güncellenme Tarihi: 14.06.2025 13:56
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.dijitalhaber.com.tr
Tarihsel süreç içinde Türklerin kurduğu devletler incelendiğinde, en erken dönemlerden itibaren devlet olmanın bir göstergesi olarak emniyet ve asayiş işlerini yürüten kurum ve yöneticilerin varlığına rastlanmaktadır. Tarihte Türklerin kurduğu ilk devlet olan Büyük Hun İmparatorluğu (MÖ 209) aynı zamanda Türk kolluk tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Yalnız o dönemde kurulmuş devletlerin bürokratik kurumsallaşması basit yapılardan oluştuğundan dolayı bazı hizmetler tek elde veya kurumda toplanmıştı. Hunlar Dönemi’nde Chanyü/Şanyü olarak adlandırılan imparator, emniyet ve asayiş hizmetleriyle bizzat ilgilenen merciydi. İmparatorluğun esas unsurunu oluşturan herkesin aynı zamanda savaşçı olduğu göçebe topluluklarda, yerleşik hayatın gerektirdiği emniyet ve asayiş işlerinde ayrı bir bürokratik yapıya ihtiyaç duyulmuyordu. Toplumun düzeni yazılı olmayan kurallar bütünlüğü olan “töre” ile sağlanıyordu.
Emniyet ve asayiş işleriyle ilgili kurumun ve farklı unvan taşıyan görevlilerin ortaya çıkışı, VI. yüzyılda Göktürk Devleti’nin kuruluşu ve bu devletin yerleşik topluluklar üzerinde hâkimiyetiyle başladı. Uygurlar ise yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğuydu. Her iki devlet döneminde emniyet ve asayiş işlerini yürüttüğü kabul edilen yeni kurum ve unvanlar ortaya çıktı. Hükümdar, bu dönemde kağan, hakan unvanıyla anılmaktaydı. Ayrıca han, yabgu gibi idari unvan taşıyanlar kendi yönetim alanlarının emniyet ve asayişinden de sorumluydular. Türklerin birbirine yakın dönemlerde veya birbirinin devamı şeklinde kurduğu devletlerde idari unvan olarak birçok kavram ortaya çıkmıştır. Örneğin; tarkan, ilteber, erkin, işbara, tudun, buyruk bu kavramlardan bazılarıdır. Bu unvanları taşıyanlar aynı zamanda emniyet ve asayiş işleriyle de ilgiliydiler.
Göktürkler Dönemi’nde devlet merkezinde Börü adı verilen, yönetici tabakayı koruyan bir muhafız teşkilatının bulunması, kurumsallaşma anlamında dikkat çeken bir örnektir. Bunlar soylulardan oluşan askerî bir güçtü. Bu dönemde, diğer devletlerin birçoğunda olduğu gibi emniyet ve asayiş işleri orduyla ilişkili güçlerden oluşmaktaydı. Hatta bu dönemin idari kurumları için asker-sivil ayrımı yapmak mümkün görünmemektedir.
Kolluk görevlerinde kurumsallaşma ve bürokratik iş bölümlerindeki farklılaşma İlk Müslüman Türk Devletleri’nde belirginleşmiştir. Kolluk makamı ve unvanı olarak subaşı-subaşılık kavramının kullanılışına bu dönemde rastlanmaktadır. İlk kullanımı daha çok komutan anlamındadır. Karahanlılar Dönemi’nde “yatgak ve turgak” adı verilen muhafızların görevi sarayı korumaktı. Turgaklar gündüz yatgaklar ise gece nöbet tutuyorlardı. Yatgak geceleyin düşman gözcülerini ve ileri kollarını yakalamak için çıkarılan askerî bölüğe de deniliyordu. Karahanlılar Dönemi’nde kullanılan unvanlardan biri de “candar”dır. Candar, Farsça silah tutan anlamına gelmektedir. Candarlar, gulamlar arasından seçilen askerler olup hakanın ve sarayın güvenliğinden sorumluydular. Bazı tarihçiler, Fransızcada aynı anlama gelen “jandarma” kelimesinin candardan geldiğini iddia etmişlerdir.
IX. yüzyılın sonları ve özellikle X. yüzyılda belirginleşen kolluk tarihiyle ilişkili şahne (şıhne) unvanı ortaya çıkmıştır. İlk kullanıldığı dönemde bir şehrin veya bölgenin muhafaza ve asayişinden sorumlu komutanı ifade etmekteydi. Şahne, tıpkı subaşı gibi daha sonraki yüzyıllarda hiyerarşik statü olarak daha alt seviyelerdeki bir unvana dönüşmüştür. Emeviler ve Abbasiler Dönemi’nde ortaya çıkan şurta; Selçuklu, Eyyubi gibi devletlerde de emniyet ve asayiş işlerinden sorumlu yöneticiler için kullanılmıştır. Selçuklularda şahne, subaşı ve şurta unvanları ile bunlara bağlı teşkilat bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nde; kazalarda "subaşılar" sancaklarda "sancak beyleri", eyaletlerde ise "beylerbeyi" askerî ve mülki birer otorite olarak emrindeki askerlerle emniyet ve asayiş hizmetlerini yürütmüşlerdir. Ayrıca merkez İstanbul'un genel güvenliğinden doğrudan sadrazam sorumluydu. Sadrazamın kontrolünde Yeniçeri birlikleri farklı isimler altında şehrin güvenliğini sağlamaya çalışmışlardır. Klasik dönem devlet teşkilatı tamamen askerî mahiyette inşa edilmişti. Mülki, adli, mali ve askerî gibi sınıfların birbirinden belirgin biçimde ayrılmamıştı. Asayiş ve inzibattan sorumlu olanlar ise bazı devlet dairelerindeki görevliler ve bu işten sorumlu askerlerden oluşuyordu. Eyaletlerde kolluk işlerini yürüten birimler genel anlamda ordu mensubu olarak görev yapan serhad kulu, yerli kulu, tımarlı sipahi ve gönüllü adı verilen unsurlardı.
Başkent İstanbul'da ise emniyet ve asayiş hizmetleri taşradan farklı bir sorumluluk paylaşımıyla yürütülmüştür. Yeniçeriler, yeniçeri ağası, cebecibaşı, cebeciler, kaptan paşa, topçubaşı ve topçular, bostancıbaşı ve bostancılar, devletin emniyet ve asayişinin sağlanmasında görev almışlardır. 1826'da Yeniçeri teşkilatının kaldırılmasından sonra emniyet ve asayiş hizmetleri; Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna bağlı olarak "Asakir-i Muntazama-i Mansuri","Asakir-i Muntazama-i Hassa" ve 1834 tarihinde Anadolu ve Rumeli'nin bazı eyaletlerinde "Redif Taburları" adı altında kurulan askerî teşkilatlar tarafından yürütülmüştür.
Üzerinde tarih bulunmayan ve arşiv kayıtlarında Tanzimat’ın ilanı öncesini gösteren Asâkir-i Mansûre Feriklerinden Namık Paşa’nın Meclis-i Vâlâ’ya sunduğu bir rapor, Osmanlı Devleti içerisinde Jandarma tarzı bir kolluk kuvvetinin Tanzimat Fermanı öncesinde gündeme gelmiş olduğunu göstermektedir. Namık Paşa, Avrupa Devletleri’nin birçoğunda Jandarma adlı bir askerî teşkilat kurulduğunu ve her ülkenin kendi Jandarmasının farklı yönetmeliklere tabi olduğuna dikkat çekmiştir. Rapor, benzer bir teşkilatın Osmanlı Devleti’nde de kurulması yönünde yorum ve teklifler içermekteydi. Namık Paşa, Osmanlı Devleti’nde Jandarma teşkilatı kurulmasının gerekçesini, faydalarını, hangi bölgelerde ne şekilde kurulması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamış raporun sonunda ise bu teşkilatın adıyla ilgili birkaç teklif sunmuştur. Onun kanaati Jandarma teşkilatı kurulması kabul edilse bile bunun Jandarma adıyla olmayacağı yönündeydi. Raporu takip eden arşiv belgelerine göre bir Jandarma teşkilatı kurulmasıyla ilgili çalışmalara başlanmış; fakat çok kısa bir zaman içinde imkânlar elvermediği için durdurulması yönünde emir yayınlanmıştır. Buna rağmen Osmanlı arşivlerinde 1839 öncesinde rastlanmayan Zabtiye kavramı ve teşkilatlanmasına dönük belgelerin bu tarihten itibaren gittikçe arttığı anlaşılmaktadır. Modern Türk Jandarmasının kuruluşu Zabtiye adıyla gerçekleşmiştir. Merkezîleşme ve standardizasyon çabalarının bir sonucu olarak 16 Şubat 1846 tarihinde "Zaptiye Müşirliği" kurulmuş, eyalet ve sancaklardaki Zaptiye hizmetleri doğrudan doğruya bu makama bağlanmıştır. Bu devreye "Tevhidi Zabıta" (zabıtanın birleştirilmesi) devresi de denilmektedir. Böylece asıl görevi iç güvenlik ve düzeni sağlamak olan, tek merkezden sevk ve idare edilen yeni bir askerî niteliklere haiz kolluk sınıfı doğmuştur.
Zabtiye adı bir süre sonra Asakir-i Zabtiye’ye dönüşmüştür. Teşkilatın kurumsallaşması ve gelişimi yönündeki çalışmalarda 14 Haziran 1869 tarihinde yayımlanan "Asakir-i Zaptiye Nizamnamesi” bir dönüm noktası olmuştur. Bu nizamname ile zabıta görev ve hizmetleri, yetki ve sorumlulukları daha belirgin bir çerçeve içine alınmıştır. Nizamname uyarınca vilayet merkezlerinde bir Zaptiye Alayı kurulması yönünde adım atılmıştır. Piyade ve süvari sınıfları bulunan Asakir-i Zabtiye teşkilatı, alay kuruluşlarının yanı sıra daha küçük merkezlerde tabur, bölük ve takım şeklinde teşkilatlanmıştır. 14 Haziran’ın Türk Jandarma teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmesi Asakir-i Zabtiye Nizamnamesi’nin bu ayın on dördünde yayınlanmasıyla ilgilidir. 1839 yılı, Jandarma arşivinde bu yönde bazı kayıtlara rastlanıldığına dair rivayet üzerineydi. Ancak bu konuda yayınlanan bir akademik makale 1839 tarihi konusunda tereddüdü ve rivayeti ortadan kaldırmıştır. 14 Haziran günü ise sembolik bir tarih olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Asakir-i Zabtiye teşkilatının düzenlenmesi ve Jandarma adıyla kurumsallaşma sürecinin devam etmesi bakımından 1879 yılında yapılan değişiklik yeni bir dönüm noktasıdır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden hemen sonra İngiltere ve Fransa'dan subaylar getirtilerek Jandarmanın modernleşmesi konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Asakir-i Zabtiye, 20 Kasım 1879’da Jandarma Dairesi adıyla yeni bir sürece girmiştir. Yeni daire, seraskerlik makamına bağlanmıştır. 19. yüzyılın son çeyreğinde birçok isyanla ve asayişsizlik problemiyle karşı karşıya kalan Osmanlı Devleti için belirli standartlara ulaşmış jandarma tarzı kolluk gücü ihtiyacı gittikçe artmaktaydı. Bu ihtiyaç 20. yüzyıl başlarında daha da artacaktı. Balkan coğrafyasında meydana gelen isyan girişimleri ve bunun neticesinde başta Makedonya olmak üzere diğer bazı bölgelerin ayrılıkçı girişimleri, Osmanlı Devleti'ni bu bölgede reform yapmaya itmiştir. Özellikle bu coğrafyadaki Jandarma teşkilatının düzenlenmesi ve güçlendirilmesiyle isyan girişimlerinin önüne de geçilebileceği düşünülmüştür. Nitekim 1903 yılında Rumeli Tensîkatı (Yenileşme Dönemi) adı altında Balkan coğrafyasında Jandarma birlikleri eğitim, teçhizat ve üniforma gibi düzenlemeleri de kapsayacak şekilde yeni bir sürece girmiştir. Tensikat, Rumeli ile sınırlı kalmamış; diğer bölgeleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu dönemin Jandarma teşkilatı açısından dikkat çeken önemli gelişmelerinden biri, Jandarma Nizamname-i Hümayun’un yayımlanmasıdır. Diğeri ise her rütbedeki jandarmanın modern eğitim kurumlarında yetişmesini sağlayacak okulların açılmaya başlamasıdır. İlk Jandarma okulları 1904 yılında Selanik'te Jandarma Zabitan ve Posta Kumandanları Mektebi ve Efrad-ı Cedide Mektebi olarak faaliyete geçmiştir. Bu okullar daha sonra başka merkezlere yayılmıştır.
Jandarma tarihi açısından önemli dönüm noktaların biri II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden hemen sonra gerçekleşmiştir. Rumeli’de gösterdiği başarılı faaliyetleri de dikkate alınan teşkilat, 1909 yılında yeniden bir düzenlemeyle Harbiye Nezaretine bağlanmış ve "Umum Jandarma Kumandanlığı" adını almıştır. Jandarma birlikleri, 1914-1918 tarihleri arasındaki Birinci Dünya Savaşı ile 1919-1922 tarihleri arasındaki Millî Mücadele Dönemi’nde, hem asayiş ve emniyet görevlerini sürdürmüşler hem de birçok cephede, teşkilatın kuruluş amacındaki işlevine uygun, ordunun bir parçası olarak ülke savunmasında aktif rol almışlardır. Jandarma birliklerinin bu savaşlardaki faydası ve kahramanlıkları övgüye mazhar olacak niteliktedir.
1918 yılında Jandarma teşkilatında yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle Sabit Jandarma Bölge Müfettişlikleri ve İl Jandarma Alay Komutanlıkları yeniden teşkilatlandırılmış, Birinci Dünya Savaşı yıllarında önemli hizmetleri görülen Seyyar Jandarma Birlikleri güçlendirilmiştir. Ayrıca yine bu dönemde, Efrad-ı Cedide ve Karakol Kumandanları Mektebi bir çatı altında toplanarak Jandarma Alay Mektepleri kurulmuştur.
Cumhuriyet Dönemi
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra, devletin birçok kuruluşunda olduğu gibi Jandarma teşkilatında da yeniden düzenleme çalışmalarına bir plan çerçevesinde başlanmıştır. Cumhuriyet'in ilan edilmesinden kısa süre sonra, Cumhuriyet rejimine karşı birtakım ayaklanmalar ortaya çıkmıştır. Genel anlamda 1924-1938 yıllarını kapsayan bu evrede Jandarma teşkilatı, Seyyar Jandarma Müfrezeleri adı altında teşkilatlanarak isyan girişimlerinin bastırılmasında aktif rol almıştır. Böylece Cumhuriyet'in yılmaz savunuculuğunu üstlenmiştir.
Jandarma teşkilatının özellikle hukuki statüsünü belirgin hâle getiren kapsamlı düzenleme, 10 Haziran 1930 tarihinde, 1706 sayılı Kanun’un çıkarılmasıyla yapılmıştır. Bu düzenleme ile Jandarma teşkilatı Cumhuriyet Dönemi’ndeki hukuki statüsünü kazanmıştır. Personel niteliğinin artırılması yönündeki çalışmalar önceki yıllarda okulların açılmasıyla belirgin hâle gelmişti. Bu yöndeki çalışmalar, Cumhuriyet Dönemi’nde de sürdürülmüş; özellikle subay kalitesinin artırılması için 1935 yılında subayların Kara Harp Okulunda yetiştirilmesi esası kabul edilmiştir. 1706 sayılı Kanun’dan sonra 1937 yılında "Jandarma Teşkilat ve Vazife Nizamnamesi" yürürlüğe girmiştir.
1930’lu yıllarda Jandarma eğitim tarihi açısından diğer bir önemli gelişme 1936 yılında Jandarma Subay Sınıf Okulunun kurulmasıdır. Bu okul, 1937 yılında Ankara Anıttepe’de kendi binasına taşınmıştır. Anıttepe’de Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak açılan Jandarma Subay Sınıf Okulu binası, bu dönemde yeni kurulan Polis Enstitüsüyle ortak olarak kullanılmıştır. Jandarma Subay Sınıf Okulunun açılmasıyla beraber subay adaylarının eğitimi için hazırlanan müfredat programı, nitelikli bir jandarma subayının ihtiyaç duyacağı bilgi, beceri ve tutumları kapsayacak şekilde oluşturulmuştu.
Jandarma teşkilatı, Cumhuriyet Dönemi'nde geçirdiği değişim ve dönüşümlerle modern bir kolluk teşkilatı hâline gelmiştir. 1939 yılında Sabit Jandarma Birlikleri, Seyyar Jandarma Birlikleri, Jandarma Eğitim Birlikleri ve Okullar olmak üzere dört grup hâlinde yeniden düzenlenmiştir. Bunun dışında teşkilat yapısı içerisinde 1949 yılında nüfusu fazla olan illerde, polis görevli Jandarma birlikleri kurulmuşsa da bu birlikler 1960 yılında kaldırılmıştır.
1956 yılında yürürlüğe giren 6815 sayılı Kanun ile bu tarihe kadar Gümrük Tekel Bakanlığına bağlı tümen seviyesinde askerî bir kuruluş olan Gümrük Umum Kumandanlığı tarafından yürütülen sınır, kıyı ve kara sularımızın emniyeti ve korunması ile gümrük bölgelerinde kaçakçılığı men, takip, tahkik görev ve sorumluluğu; Jandarma Genel Komutanlığına verilmiştir. Bir sonraki yıl ise Jandarma Sınır Birlikleri tugaylar hâline dönüştürülmüş ayrıca Jandarma Eğitim Tugayları kurulmuştur. 1966 - 1967 yılları arasında birden çok İl Jandarma Komutanlığını bünyesine alan Jandarma Bölge Komutanlıkları kurulmuştur. Bu yıllarda Jandarma Komando birlikleri kurulmaya başlanmıştır. 1968 yılında ise Diyarbakır'da Helikopter Bölük Komutanlığı adı altında ilk Jandarma Havacılık Birliği kurulmuştur. Teşkilata bağlı oluşturulan tüm bu birimler Genel Komutanlığın daha işlevli hâle gelmesini sağlamıştır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Jandarma Teşkilatı 186 yaşında
Türkiye Cumhuriyetinin asil güvenlik güçlerinden birisi olan Jandarma Teşkilatı 186. yılın mutluluğunu yaşıyor.
Tarihsel süreç içinde Türklerin kurduğu devletler incelendiğinde, en erken dönemlerden itibaren devlet olmanın bir göstergesi olarak emniyet ve asayiş işlerini yürüten kurum ve yöneticilerin varlığına rastlanmaktadır. Tarihte Türklerin kurduğu ilk devlet olan Büyük Hun İmparatorluğu (MÖ 209) aynı zamanda Türk kolluk tarihinin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Yalnız o dönemde kurulmuş devletlerin bürokratik kurumsallaşması basit yapılardan oluştuğundan dolayı bazı hizmetler tek elde veya kurumda toplanmıştı. Hunlar Dönemi’nde Chanyü/Şanyü olarak adlandırılan imparator, emniyet ve asayiş hizmetleriyle bizzat ilgilenen merciydi. İmparatorluğun esas unsurunu oluşturan herkesin aynı zamanda savaşçı olduğu göçebe topluluklarda, yerleşik hayatın gerektirdiği emniyet ve asayiş işlerinde ayrı bir bürokratik yapıya ihtiyaç duyulmuyordu. Toplumun düzeni yazılı olmayan kurallar bütünlüğü olan “töre” ile sağlanıyordu.
Emniyet ve asayiş işleriyle ilgili kurumun ve farklı unvan taşıyan görevlilerin ortaya çıkışı, VI. yüzyılda Göktürk Devleti’nin kuruluşu ve bu devletin yerleşik topluluklar üzerinde hâkimiyetiyle başladı. Uygurlar ise yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğuydu. Her iki devlet döneminde emniyet ve asayiş işlerini yürüttüğü kabul edilen yeni kurum ve unvanlar ortaya çıktı. Hükümdar, bu dönemde kağan, hakan unvanıyla anılmaktaydı. Ayrıca han, yabgu gibi idari unvan taşıyanlar kendi yönetim alanlarının emniyet ve asayişinden de sorumluydular. Türklerin birbirine yakın dönemlerde veya birbirinin devamı şeklinde kurduğu devletlerde idari unvan olarak birçok kavram ortaya çıkmıştır. Örneğin; tarkan, ilteber, erkin, işbara, tudun, buyruk bu kavramlardan bazılarıdır. Bu unvanları taşıyanlar aynı zamanda emniyet ve asayiş işleriyle de ilgiliydiler.
Göktürkler Dönemi’nde devlet merkezinde Börü adı verilen, yönetici tabakayı koruyan bir muhafız teşkilatının bulunması, kurumsallaşma anlamında dikkat çeken bir örnektir. Bunlar soylulardan oluşan askerî bir güçtü. Bu dönemde, diğer devletlerin birçoğunda olduğu gibi emniyet ve asayiş işleri orduyla ilişkili güçlerden oluşmaktaydı. Hatta bu dönemin idari kurumları için asker-sivil ayrımı yapmak mümkün görünmemektedir.
Kolluk görevlerinde kurumsallaşma ve bürokratik iş bölümlerindeki farklılaşma İlk Müslüman Türk Devletleri’nde belirginleşmiştir. Kolluk makamı ve unvanı olarak subaşı-subaşılık kavramının kullanılışına bu dönemde rastlanmaktadır. İlk kullanımı daha çok komutan anlamındadır. Karahanlılar Dönemi’nde “yatgak ve turgak” adı verilen muhafızların görevi sarayı korumaktı. Turgaklar gündüz yatgaklar ise gece nöbet tutuyorlardı. Yatgak geceleyin düşman gözcülerini ve ileri kollarını yakalamak için çıkarılan askerî bölüğe de deniliyordu. Karahanlılar Dönemi’nde kullanılan unvanlardan biri de “candar”dır. Candar, Farsça silah tutan anlamına gelmektedir. Candarlar, gulamlar arasından seçilen askerler olup hakanın ve sarayın güvenliğinden sorumluydular. Bazı tarihçiler, Fransızcada aynı anlama gelen “jandarma” kelimesinin candardan geldiğini iddia etmişlerdir.
IX. yüzyılın sonları ve özellikle X. yüzyılda belirginleşen kolluk tarihiyle ilişkili şahne (şıhne) unvanı ortaya çıkmıştır. İlk kullanıldığı dönemde bir şehrin veya bölgenin muhafaza ve asayişinden sorumlu komutanı ifade etmekteydi. Şahne, tıpkı subaşı gibi daha sonraki yüzyıllarda hiyerarşik statü olarak daha alt seviyelerdeki bir unvana dönüşmüştür. Emeviler ve Abbasiler Dönemi’nde ortaya çıkan şurta; Selçuklu, Eyyubi gibi devletlerde de emniyet ve asayiş işlerinden sorumlu yöneticiler için kullanılmıştır. Selçuklularda şahne, subaşı ve şurta unvanları ile bunlara bağlı teşkilat bulunmaktaydı.
Osmanlı Devleti’nde; kazalarda "subaşılar" sancaklarda "sancak beyleri", eyaletlerde ise "beylerbeyi" askerî ve mülki birer otorite olarak emrindeki askerlerle emniyet ve asayiş hizmetlerini yürütmüşlerdir. Ayrıca merkez İstanbul'un genel güvenliğinden doğrudan sadrazam sorumluydu. Sadrazamın kontrolünde Yeniçeri birlikleri farklı isimler altında şehrin güvenliğini sağlamaya çalışmışlardır. Klasik dönem devlet teşkilatı tamamen askerî mahiyette inşa edilmişti. Mülki, adli, mali ve askerî gibi sınıfların birbirinden belirgin biçimde ayrılmamıştı. Asayiş ve inzibattan sorumlu olanlar ise bazı devlet dairelerindeki görevliler ve bu işten sorumlu askerlerden oluşuyordu. Eyaletlerde kolluk işlerini yürüten birimler genel anlamda ordu mensubu olarak görev yapan serhad kulu, yerli kulu, tımarlı sipahi ve gönüllü adı verilen unsurlardı.
Başkent İstanbul'da ise emniyet ve asayiş hizmetleri taşradan farklı bir sorumluluk paylaşımıyla yürütülmüştür. Yeniçeriler, yeniçeri ağası, cebecibaşı, cebeciler, kaptan paşa, topçubaşı ve topçular, bostancıbaşı ve bostancılar, devletin emniyet ve asayişinin sağlanmasında görev almışlardır. 1826'da Yeniçeri teşkilatının kaldırılmasından sonra emniyet ve asayiş hizmetleri; Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusuna bağlı olarak "Asakir-i Muntazama-i Mansuri","Asakir-i Muntazama-i Hassa" ve 1834 tarihinde Anadolu ve Rumeli'nin bazı eyaletlerinde "Redif Taburları" adı altında kurulan askerî teşkilatlar tarafından yürütülmüştür.
Üzerinde tarih bulunmayan ve arşiv kayıtlarında Tanzimat’ın ilanı öncesini gösteren Asâkir-i Mansûre Feriklerinden Namık Paşa’nın Meclis-i Vâlâ’ya sunduğu bir rapor, Osmanlı Devleti içerisinde Jandarma tarzı bir kolluk kuvvetinin Tanzimat Fermanı öncesinde gündeme gelmiş olduğunu göstermektedir. Namık Paşa, Avrupa Devletleri’nin birçoğunda Jandarma adlı bir askerî teşkilat kurulduğunu ve her ülkenin kendi Jandarmasının farklı yönetmeliklere tabi olduğuna dikkat çekmiştir. Rapor, benzer bir teşkilatın Osmanlı Devleti’nde de kurulması yönünde yorum ve teklifler içermekteydi. Namık Paşa, Osmanlı Devleti’nde Jandarma teşkilatı kurulmasının gerekçesini, faydalarını, hangi bölgelerde ne şekilde kurulması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde açıklamış raporun sonunda ise bu teşkilatın adıyla ilgili birkaç teklif sunmuştur. Onun kanaati Jandarma teşkilatı kurulması kabul edilse bile bunun Jandarma adıyla olmayacağı yönündeydi. Raporu takip eden arşiv belgelerine göre bir Jandarma teşkilatı kurulmasıyla ilgili çalışmalara başlanmış; fakat çok kısa bir zaman içinde imkânlar elvermediği için durdurulması yönünde emir yayınlanmıştır. Buna rağmen Osmanlı arşivlerinde 1839 öncesinde rastlanmayan Zabtiye kavramı ve teşkilatlanmasına dönük belgelerin bu tarihten itibaren gittikçe arttığı anlaşılmaktadır. Modern Türk Jandarmasının kuruluşu Zabtiye adıyla gerçekleşmiştir. Merkezîleşme ve standardizasyon çabalarının bir sonucu olarak 16 Şubat 1846 tarihinde "Zaptiye Müşirliği" kurulmuş, eyalet ve sancaklardaki Zaptiye hizmetleri doğrudan doğruya bu makama bağlanmıştır. Bu devreye "Tevhidi Zabıta" (zabıtanın birleştirilmesi) devresi de denilmektedir. Böylece asıl görevi iç güvenlik ve düzeni sağlamak olan, tek merkezden sevk ve idare edilen yeni bir askerî niteliklere haiz kolluk sınıfı doğmuştur.
Zabtiye adı bir süre sonra Asakir-i Zabtiye’ye dönüşmüştür. Teşkilatın kurumsallaşması ve gelişimi yönündeki çalışmalarda 14 Haziran 1869 tarihinde yayımlanan "Asakir-i Zaptiye Nizamnamesi” bir dönüm noktası olmuştur. Bu nizamname ile zabıta görev ve hizmetleri, yetki ve sorumlulukları daha belirgin bir çerçeve içine alınmıştır. Nizamname uyarınca vilayet merkezlerinde bir Zaptiye Alayı kurulması yönünde adım atılmıştır. Piyade ve süvari sınıfları bulunan Asakir-i Zabtiye teşkilatı, alay kuruluşlarının yanı sıra daha küçük merkezlerde tabur, bölük ve takım şeklinde teşkilatlanmıştır. 14 Haziran’ın Türk Jandarma teşkilatının kuruluş günü olarak kabul edilmesi Asakir-i Zabtiye Nizamnamesi’nin bu ayın on dördünde yayınlanmasıyla ilgilidir. 1839 yılı, Jandarma arşivinde bu yönde bazı kayıtlara rastlanıldığına dair rivayet üzerineydi. Ancak bu konuda yayınlanan bir akademik makale 1839 tarihi konusunda tereddüdü ve rivayeti ortadan kaldırmıştır. 14 Haziran günü ise sembolik bir tarih olarak kullanılmaya devam etmektedir.
Asakir-i Zabtiye teşkilatının düzenlenmesi ve Jandarma adıyla kurumsallaşma sürecinin devam etmesi bakımından 1879 yılında yapılan değişiklik yeni bir dönüm noktasıdır. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden hemen sonra İngiltere ve Fransa'dan subaylar getirtilerek Jandarmanın modernleşmesi konusunda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Asakir-i Zabtiye, 20 Kasım 1879’da Jandarma Dairesi adıyla yeni bir sürece girmiştir. Yeni daire, seraskerlik makamına bağlanmıştır. 19. yüzyılın son çeyreğinde birçok isyanla ve asayişsizlik problemiyle karşı karşıya kalan Osmanlı Devleti için belirli standartlara ulaşmış jandarma tarzı kolluk gücü ihtiyacı gittikçe artmaktaydı. Bu ihtiyaç 20. yüzyıl başlarında daha da artacaktı. Balkan coğrafyasında meydana gelen isyan girişimleri ve bunun neticesinde başta Makedonya olmak üzere diğer bazı bölgelerin ayrılıkçı girişimleri, Osmanlı Devleti'ni bu bölgede reform yapmaya itmiştir. Özellikle bu coğrafyadaki Jandarma teşkilatının düzenlenmesi ve güçlendirilmesiyle isyan girişimlerinin önüne de geçilebileceği düşünülmüştür. Nitekim 1903 yılında Rumeli Tensîkatı (Yenileşme Dönemi) adı altında Balkan coğrafyasında Jandarma birlikleri eğitim, teçhizat ve üniforma gibi düzenlemeleri de kapsayacak şekilde yeni bir sürece girmiştir. Tensikat, Rumeli ile sınırlı kalmamış; diğer bölgeleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu dönemin Jandarma teşkilatı açısından dikkat çeken önemli gelişmelerinden biri, Jandarma Nizamname-i Hümayun’un yayımlanmasıdır. Diğeri ise her rütbedeki jandarmanın modern eğitim kurumlarında yetişmesini sağlayacak okulların açılmaya başlamasıdır. İlk Jandarma okulları 1904 yılında Selanik'te Jandarma Zabitan ve Posta Kumandanları Mektebi ve Efrad-ı Cedide Mektebi olarak faaliyete geçmiştir. Bu okullar daha sonra başka merkezlere yayılmıştır.
Jandarma tarihi açısından önemli dönüm noktaların biri II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden hemen sonra gerçekleşmiştir. Rumeli’de gösterdiği başarılı faaliyetleri de dikkate alınan teşkilat, 1909 yılında yeniden bir düzenlemeyle Harbiye Nezaretine bağlanmış ve "Umum Jandarma Kumandanlığı" adını almıştır. Jandarma birlikleri, 1914-1918 tarihleri arasındaki Birinci Dünya Savaşı ile 1919-1922 tarihleri arasındaki Millî Mücadele Dönemi’nde, hem asayiş ve emniyet görevlerini sürdürmüşler hem de birçok cephede, teşkilatın kuruluş amacındaki işlevine uygun, ordunun bir parçası olarak ülke savunmasında aktif rol almışlardır. Jandarma birliklerinin bu savaşlardaki faydası ve kahramanlıkları övgüye mazhar olacak niteliktedir.
1918 yılında Jandarma teşkilatında yeni bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeyle Sabit Jandarma Bölge Müfettişlikleri ve İl Jandarma Alay Komutanlıkları yeniden teşkilatlandırılmış, Birinci Dünya Savaşı yıllarında önemli hizmetleri görülen Seyyar Jandarma Birlikleri güçlendirilmiştir. Ayrıca yine bu dönemde, Efrad-ı Cedide ve Karakol Kumandanları Mektebi bir çatı altında toplanarak Jandarma Alay Mektepleri kurulmuştur.
Cumhuriyet Dönemi
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra, devletin birçok kuruluşunda olduğu gibi Jandarma teşkilatında da yeniden düzenleme çalışmalarına bir plan çerçevesinde başlanmıştır. Cumhuriyet'in ilan edilmesinden kısa süre sonra, Cumhuriyet rejimine karşı birtakım ayaklanmalar ortaya çıkmıştır. Genel anlamda 1924-1938 yıllarını kapsayan bu evrede Jandarma teşkilatı, Seyyar Jandarma Müfrezeleri adı altında teşkilatlanarak isyan girişimlerinin bastırılmasında aktif rol almıştır. Böylece Cumhuriyet'in yılmaz savunuculuğunu üstlenmiştir.
Jandarma teşkilatının özellikle hukuki statüsünü belirgin hâle getiren kapsamlı düzenleme, 10 Haziran 1930 tarihinde, 1706 sayılı Kanun’un çıkarılmasıyla yapılmıştır. Bu düzenleme ile Jandarma teşkilatı Cumhuriyet Dönemi’ndeki hukuki statüsünü kazanmıştır. Personel niteliğinin artırılması yönündeki çalışmalar önceki yıllarda okulların açılmasıyla belirgin hâle gelmişti. Bu yöndeki çalışmalar, Cumhuriyet Dönemi’nde de sürdürülmüş; özellikle subay kalitesinin artırılması için 1935 yılında subayların Kara Harp Okulunda yetiştirilmesi esası kabul edilmiştir. 1706 sayılı Kanun’dan sonra 1937 yılında "Jandarma Teşkilat ve Vazife Nizamnamesi" yürürlüğe girmiştir.
1930’lu yıllarda Jandarma eğitim tarihi açısından diğer bir önemli gelişme 1936 yılında Jandarma Subay Sınıf Okulunun kurulmasıdır. Bu okul, 1937 yılında Ankara Anıttepe’de kendi binasına taşınmıştır. Anıttepe’de Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak açılan Jandarma Subay Sınıf Okulu binası, bu dönemde yeni kurulan Polis Enstitüsüyle ortak olarak kullanılmıştır. Jandarma Subay Sınıf Okulunun açılmasıyla beraber subay adaylarının eğitimi için hazırlanan müfredat programı, nitelikli bir jandarma subayının ihtiyaç duyacağı bilgi, beceri ve tutumları kapsayacak şekilde oluşturulmuştu.
Jandarma teşkilatı, Cumhuriyet Dönemi'nde geçirdiği değişim ve dönüşümlerle modern bir kolluk teşkilatı hâline gelmiştir. 1939 yılında Sabit Jandarma Birlikleri, Seyyar Jandarma Birlikleri, Jandarma Eğitim Birlikleri ve Okullar olmak üzere dört grup hâlinde yeniden düzenlenmiştir. Bunun dışında teşkilat yapısı içerisinde 1949 yılında nüfusu fazla olan illerde, polis görevli Jandarma birlikleri kurulmuşsa da bu birlikler 1960 yılında kaldırılmıştır.
1956 yılında yürürlüğe giren 6815 sayılı Kanun ile bu tarihe kadar Gümrük Tekel Bakanlığına bağlı tümen seviyesinde askerî bir kuruluş olan Gümrük Umum Kumandanlığı tarafından yürütülen sınır, kıyı ve kara sularımızın emniyeti ve korunması ile gümrük bölgelerinde kaçakçılığı men, takip, tahkik görev ve sorumluluğu; Jandarma Genel Komutanlığına verilmiştir. Bir sonraki yıl ise Jandarma Sınır Birlikleri tugaylar hâline dönüştürülmüş ayrıca Jandarma Eğitim Tugayları kurulmuştur. 1966 - 1967 yılları arasında birden çok İl Jandarma Komutanlığını bünyesine alan Jandarma Bölge Komutanlıkları kurulmuştur. Bu yıllarda Jandarma Komando birlikleri kurulmaya başlanmıştır. 1968 yılında ise Diyarbakır'da Helikopter Bölük Komutanlığı adı altında ilk Jandarma Havacılık Birliği kurulmuştur. Teşkilata bağlı oluşturulan tüm bu birimler Genel Komutanlığın daha işlevli hâle gelmesini sağlamıştır.
Haftanın popüler haberleri
Fed faiz oranını sabit tuttu
ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini beklentiler doğrultusunda değiştirmeyerek yüzde 4,25-4,50 aralığında sabit tuttu.
MGK'dan terörle tavizsiz mücadele kararlılığı
30 Temmuz 2025 tarihli Milli Güvenlik Bildirisi yayımlandı. Bildiride terörle tavizsiz kararlılığı en önemli madde olarak öne çıktı.
Prof. Dr. Hasret Dikici Bilgin, IPSA başkanlığına seçildi
Prof. Dr. Hasret Dikici Bilgin, Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği (International Political Science Association-IPSA) başkanlığına seçildi.
29 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurlar
TCMB tarafından yayımlanan 29 Temmuz 2025 tarihli Döviz Kurları ve Çapraz Kurlar
Shailesh Jejurikar, Protecter Gamble’ın yeni CEO’su oldu
ABD merkezli çok uluslu şirket Protecter & Gamble’ın (P&G) yeni CEO’su bir süredir şirketin operasyon şefliğini yürüten Shailesh Jejurikar oldu.
Pınar Canlı, BDR Thermea Group’ta 12 ülke sorumlusu oldu
BDR Thermea Group’ta küresel atama: Pınar Canlı 12 ülkenin yönetiminden sorumlu olacak.
Kuveyt Türk, esnafa yönelik cansuyu desteği sağlıyor
TESK ile Kuveyt Türk yaklaşık 2 buçuk milyon esnaf ve sanatkârın finansal ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik destek için protokol imzaladı.
TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı
TÜİK açıkladı! Türkiye'de işsizlik oranı, haziranda bir önceki aya göre 0,2 puan artışla yüzde 8,6 olarak tespit edildi.
İletişim Başkanlığında görevden almalar, yeni görevlendirmeler
Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan kararnameye göre, İletişim Başkan Yardımcısı Çağatay Özdemir görevden alındı.
Eski tip sürücü belgelerinin geçerliliği 31 Temmuz'da son buluyor
Eski tip sürücü belgelerinin yenilenmesi için verilen süre yarın sona eriyor. Nüfus Müdürlüklerinde yoğunluk oluşuyor.
Rusya'da 8,8 büyüklüğünde deprem oldu
Rusya'nın doğusunda 8,8 büyüklüğünde deprem oldu.
29 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Altın Fiyatları
29 Temmuz 2025 tarihinde saat 15.00'de yayımlanan TCMB Döviz Kurları ve Altın Fiyatları
28 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
TCMB 28 Temmuz 2025 tarihli Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
25 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
TCMB 25 Temmuz 2025 tarihli Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
18 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
18 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurlar.
17 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
TCMB, 17 Temmuz 2025 tarihli döviz kurlarını ve çapraz kurları yayımladı.
16 Temmuz 2025 tarihli TCMB Döviz Kurları ve Çapraz Kurları
TCMB 16 Temmuz 2025 tarihli döviz kurlarını ve çapraz kurları yayımladı.
Tüpraş, Moody's şirketinin kredi derecesini duyurdu
Moody's, Tüpraş'ın kredi derecelendirmesini değerlendirdi.
Open AI, Ağustos'ta GPT-5'i piyasaya sürmeye hazırlanıyor
OpenAI, GPT-5 modelini Ağustos ayı başlarında piyasaya sürmeyi planlıyor.
Unilever, İlke Gıda ve Başak Pazarlama'ya RK soruşturması
Rekabet Kurulu, Unilever, İlke Gıda, Mehmet Şahin ve ortakları ile Başak Pazarlama Tem. ve Gıda Ürünleri Tic. Ltd. Şti. hakkında soruşturma açtı.
Türkiye ile Kazakistan arasında 20 anlaşma imzalandı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev huzurunda, iki ülke arasında 20 anlaşma imzalandı.
Türk Traktör, üretime 12 gün ara verecek
Türk Traktör'ün Ankara ve Erenler fabrikalarında planlı bakım çalışmaları nedeniyle üretim duracak; çalışanlar bu sürede yıllık izinlerini kullanacak.
BTSO, soğuk zincirle gıda ihracatını gündemine aldı
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde Ticaret Bakanlığı destekleriyle Dondurulmuş Gıda sektörü için yeni UR-GE Projesi’nin startını verdi.
Palandöken “Ticari araçlara vergi muafiyeti getirilmeli”
TESK Başkanı Palandöken araçlardaki yeni vergi düzenlemelerinde ticari araçların muaf tutulması hatta mevcut vergilerin bir defaya mahsus sıfırlanmasını önerdi.
Bu yaz Troya Müzesi’ni ziyaret edenlerin sayısı artıyor
Dijital Müzecilik ülkemizdeki önemli giderek artıyor. Bunlardan biri de bu yaz ziyaretçi sayısı artan Troya Müzesi.
Fortinet, kuantum tehditlerine karşı yeni sistem geliştiriyor
Fortinet, yeni kuantum tehditlerine karşı Kuantum-Güvenli koruma geliştiriyor.
THY'nin Halep uçuşları 1 Ağustos'ta tekrar başlıyor
Türk Hava Yolları (THY) Suriye'nin Halep kentine seferlerin 1 Ağustos'ta yeniden başlayacağını duyurdu.
İlk 6 ayda 225,5 milyar liralık matrah farkı ortaya çıktı
Vergi müfettişleri yılın ilk yarısında 225,5 milyar lirayla tarihi düzeyde matrah farkını ortaya çıkardı.
Türkiye'nin petrol ithalatı Mayıs'ta düşüş gösterdi
Türkiye'nin petrol ithalatı Mayıs'ta yüzde 10,4 düştü.
Küresel sıcaklık artışı en yüksek seviyelere ulaştı
Avrupa Birliği'nin (AB) uydu izleme sistemi Copernicus İklim Değişikliği Servisi'nin verilerine göre, küresel ortalama yüzey sıcaklığında 1967'den beri artış eğilimi görülüyor.
Yangınlarla mücadele sürüyor
24 saatte çıkan 55 yangının tamamı kontrol altına alındı, Bursa Harmancık yangınına müdahale sürüyor.
Mücevher üretiminin kalbi 1-4 Ekim'de IJS Tech'te atacak
IJS Istanbul Jewelry Show Kurucu Ortağı Şermin Cengiz, mücevher üretiminin bugünü ve geleceğini keşfetmek isteyenleri IJS fuarına beklediklerini söyledi.
Kale yangın kapıları satışa çıktı
Kale Yangın Kapıları, yangın sırasında hem bina içindeki kişilerin güvenli bir şekilde tahliyesini sağlamak hem de alevlerin ve dumanın yayılmasını engellemek amacıyla tasarlanıyor.
Netaş, IDEF 2025'te verimli anlaşmalara imza attı
Netaş, IDEF 2025’te DT Cloud, Aspilsan ve ULAK ile iş birliği protokollerine imza attı.
Türkiye’nin En İyi İnsan ve Kültür Liderleri 2025 başvuruları başladı
Great Place To Work Türkiye’nin “En İyi İnsan ve Kültür Liderleri 2025” Araştırması ve Listesi için başvurular başladı.
THY ile DIB'tan Airbus A350 uçakları için finansman anlaşması
Türk Hava Yolları (THY), "Airbus A350" tipi uçakların alımı için Dubai Islamic Bank (DIB) ile ilk kez finansman anlaşması imzaladı.
Orhaneli-Harmancık yangınını çıkaran hain fetöcü çıktı
Bursa'daki Orhaneli-Harmancık orman yangınıyla ilgili tutuklanan şüpheli suçunu itiraf etti.
YKS tercihleri 1 Ağustos'ta başlıyor
ÖSYM Başkanlığı, 2025 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2025-YKS) tercihlerinin 1-13 Ağustos'ta yapılacağını bildirdi.
Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, Ankara’da
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev'i resmî törenle karşıladı.
Bu yıl çıkan yangınların yüzde 96'sı insan kaynaklıydı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.