Bugüne kadar yüzlerce patron şirketi ve patron ile çalıştım. Farklı renkleri keşfetme yolculuğumda çok farklı sektörlerden, farklı üretim yapılarından ve farklı yönetim tarzlarından oluşan şirketlerin iç dünyasını tanıma fırsatım oldu.
İnanın ki, her şirketin hikayesi ayrı bir kitap konusu olur. Hatta bazı şirketlerden birkaç ciltlik kitap konusu çıkabilir. İnişler, çıkışlar, batışlar, lale devrini yaşayanlar, hala başladığı yerde emekleyenler, ilk günden zirvede olanlar, ligde kalmaya oynayanlar, krizlerden başını kaldıramayanlar... Herbiri ayrı dünya, ayrı renk.
Patronlara hep yaşadıklarını yazmalarını ve tecrübelerini paylaşmalarını söylerim. Çünkü her şirket tecrübeleri yaşayarak edinmeye çalışıyor ve bazı tecrübelerin sonuçları epey pahalıya mal olabiliyor. Bakmayın siz konferanslarda anlatılan anlı şanlı başarı hikayelerine. Bence batan şirket hikayeleri ile düzenlenecek konferansların daha fazla reyting kazandıracağı muhakkaktır.
Bir sanayi bölgesine girdiğinizde caddeler boyunca yüzlerce şirketin sıralandığını görürsünüz. Her şirkette farklı dertler, farklı sorunlar. Kimi zaman ismi ve markası ile çok iyi tanınan, dışarıdan bakıldığında çalışmak için can atılan, ancak iç dünyasına girdiğinizde işlerin nasıl gerçekleştirildiğine hayret ettiğiniz ve bunca potansiyelin nasıl heba edildiğini gördüğünüzde üzüldüğünüz şirketler.
Kimi zaman da ismini hiç duymadığınız ancak harika işler yapan şirketler...
Bazen de tek çabası varlığını sürdürmek olan, en küçük bir rüzgar ile oradan buraya savrulan şirketler...
Ve de "böyle bir şirket hiçbir literatürde tanımlı değil, nasıl hala ayakta olduklarına inanamıyorum" dedirtenler...
Ve bu şirketleri yöneten patronlar...
Bir yanda şirketlerini alıp başarıdan başarıya taşıyanlar, bir yanda ise yönettiğini zannedenler veya uyuyanlar hatta derin uykuda olanlar.
Ne şekilde olursa olsun hepsi bizim patronlarımız ve patronlar iş dünyasının birer realitesidir.
Günümüzdeki modern yönetim literatürüne göre patron tanımı hayli eskimiş ve günümüzde kullanılmayan hatta kullanılması da tercih edilmeyen bir tanımlama olmasına rağmen gerek iş dünyamızda gerekse halk arasında derinden yer etmiş bir tanımlamadır.
Yönetim literatürü aslında patron ifadesi yerine biraz daha kibarca üst yönetim tanımlamasını kullanır ki bundan herkes kendince bir anlam çıkarmaya çaışır. Üst yönetimin anlamı şirketi yöneten kişi / kişilerdir.
Bir işe yatırım yapan, girişimci ruha sahip, sermayeyi elinde bulunduran, yanında birçok kişiyi istihdam eden ve kendi işine yaptığı yatırımdan doayı risk alan kişiyi patron olarak tanımlamak klasik bir tariftir.
Hemen herkesin gönlünde bir gün kendi işini kurmak yatar. Para kazanmak ve zengin omak hedeflerine ulaşmak için patronluk hayalleri kurulur. Patron olmak hayatta elde etmek istediklerimiz için bir araçtır. Çünkü dışarıdan bakıldığında patron birçok şeye sahip olabilen / olmak gücüne sahiptir. Hele çalışmaktan bıktıysanız artık kendiniz birebir çalışmayacak, mahiyetinizde birçok kişi çalışacak ve siz onları yöneteceksinizdir. Kısacası, kendi yapmak zorunda olduğunuz işleri başkaları yapacak siz de para kazanacaksınızdır.
Kendi işini kurmak isteyenlerin gönüllerindeki işi ile ilgili beklentileri başlangıçta oldukça asgaridir. Bu başlangıçta "bizi idare etsin yeter" gibi çok masumane bir beklentidir ancak zaman içerisinde Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde olduğu gibi ev sahibi olmak, araba sahibi olmak veya yeni bir modele geçmek, işyeri alanını büyütmek, fabrika mülkü edinerek kendi fabrikasında çalışmak, yeni makinalara yatırım yapmak, çocukları özel okulda okutmak, evlendirmek, seyahat etmek, yeni teknolojilere veya kapasiteye yatırım yapmak vb. başka beklentilere dönüşür. Bu da çok doğaldır. Çünkü sadece fiziksel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bir masumane başlangıç noktası muhtemelen bu hetef sağlandığında yeni bir üst hedefe yönelecektir.
Patron olmamak hayallerin yarım kalmasıdır. Ama bu hayallerin hiçbir zaman küllenmemesi bizi motive eden çok güçlü bir dürtüdür. Bazen yeni görüen bir ürün ile "hah, bak adam tam benim düşündüğüm işi yapmış, kim bilir nasıl para kazanıyor" hayıflanmaları hayallerin yeniden canlanmasına vesile olur. Bazen de tamam karar verilmiş ve artık düğmeye basılacak iken iyi ir zam veya gelen bir terfi, kararın hayata geçirilmesini geciktirebilir.
Göründüğü gibi değildir patronluk
Zor iştir patronluk. Dışarıdan hep onun yerinde olmak istenir. Onun yerinde olmak istense de bir de patron penceresinden baktığınızda patronluk çekilecek iş değildir. Gece, gündüz, tatil demeden işiniz ie bütünleşip işinizi yaşamanız gerekecektir. Zaman zaman bir işyerinde çalışıp kendi işini kurmak isteyen arkadaşlar ile bunları konuştuğumuzda "problem değil, her işin bir külfeti var, ben bunlara razıyım" cevapları alıyorum.
Patronluk zaman içerisinde geri dönüşü olmayan bir yolculuk gibidir. İşin başarılı olmaması halinde seçenekler çok azdır. Hele yaş biraz kemale erdiyse "bu iş olmadı, bari gidip bir yere çalışayım" denilse de iş işten geçmiştir. Çünkü emekli bir patron olarak çalışacak bir iş bulmak ve hatta daha önce bir işveren iken şimdi bir ast olarak çalışmak çok zordur. Genç yaşlarda istenilse bile geri dönülemez çünkü çok geçtir. Aynen okyanusun üzerinde uçan bir uçağın arıza yapması gibi. Daha gidilecek yere çok mesafe vardır, geri dönecek kadar da yakıt yoktur.
Patron zoru ve zorluklar ie mücadee etmeyi seven kişidir.
Patron olmak için ırk, dil, din, cinsiyet, yaş, okul, bilgi, beceri gibi kriterler yoktur. Ayrıca patron olmak için ÖSS, KPSS gibi sınavlar da gerekmez. Yapıacak iş ile ilgili analizler, fizibilite etüdü, pazar analizi, bütçe planlama, stratejik hedefler, ietişim, motivasyon, yöneticilik, iderik gibi temel özellikler eğer herhangi bir teşvik veya kredi almayacak iseniz hiçbir zaman aranmaz. Şirket kurmak için en azami harcamaarın yapıması yeterlidir. Diğer harcamalar genelikle para kazanınca yapılmak üzere ötelenmiştir. Dolayısıyla, kanuni ve yasal gereksinimler ve işi ile ilgili azami yatırımlarını karşılayan herkes patron olabilir ancak bu herkesin bu okulda başarılı olacağı manasına gelmez.
---
Gelecek haftaki yazımda; Kartvizitte patron yazmaz, Patronsanız mercek altındasınız, Patronun sosyal konumu, Patron olmanın keyfi ve faturası konularını işleyeceğim.
---
İsmail Hakkı Kavurmacı
Makine Yüksek Mühendisi
www.kavurmaci.net
ismailhakki@kavurmaci.net