“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” demiş Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk.

---

Bizim ilkokul yıllarımızda yıl boyu müfettişler adeta okula kamp kurarlardı. Derslere girerlerdi. Bazen sınıf öğretmeninden izin isteyerek konulara dahil olurlardı. Öğretmenlerin acemi buldukları yönlerini doldurur, onlara örnek olurlardı.

Yine stajyer öğretmenler vardı. Onlara usta öğretmenler refakat eder, dersleri birlikte yaparlardı.

---

Eskiden Adab-ı Muaşeret dersleri de vardı. Öğretmenlerimiz sürekli insana saygı odaklı konular işlerlerdi. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, doğayı koruma, ormanlar yanmasın, büyüklerin yüklerine yardımcı olun, yerlere çöp atmayın, yerlere tükürmeyin, otobüste büyüklerinize yer verin, büyükler konuşurken küçükler dinler, attığınız muz kabuğuna belki anne babanız kardeşiniz basar onların sakat kalmasını ister misiniz? diye de örneklendirirlerdi.

Tüm bunları asıl derslerimizi aksatmadan bizlere aktarırlardı.

---

Peki bugüne baktığımızda bu kadar öğretmenimiz var.

Neden sokaklar yürümesini bilmeyen insanlarla dolu?

Okul basan veliler niçin okul basıyorlar? Çocuklarına haksızlık mı yapılıyor yoksa çocuğunun magandalığına destek için mi orada?

Öğretmenler veya okul idarecileri niçin ezik kalıyorlar? Öğrenciden mi, ailesinden mi korkuyorlar?

Öğrenci öğretmenini neden saymıyor?

---

Çocuklar mı, anne babalar mı, yoksa öğretmenler mi hatalı?

Yüzde yüz çocuklar hatasız. Çeşitli etkenler var. Aileden gördükleriyle, sonra bulundukları ortamlardan gördükleriyle, öğretmenlerinin tutumlarıyla olabiliyor.

Öğretmenlerin çoğu “dinlemiyorlar” diyerek üzerlerinden sorumluluğu atıyorlar sanki. Peki sen dinletmek için ne yapıyorsun?

---

Bundan 3 yıl önce oğlumu mahallemizdeki okula aldırmak için İl Milli Eğitim ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine defalarca gittim geldim. Muhatap olduğum onlarca makam sahibi kişinin işgal ettikleri kurumla ilgili kanunları bilmediklerini gördüm. Her gittiğim kapı bana “hayır” cevabı vermişti. Halbuki ben onlardan torpil istememiştim. Hakkım olanı istemiştim ve sonuçta da hakkımı almıştım.

---

Ağustosta bir lise öğretmenine sordum.: ÖSYM’de okulunuzun durumu nasıl? Verdiği cevap: Üniversite sınavları mı oldu?

---

Ailesinin maddi durumuna, konumuna göre öğrenci seçiciliği yapan öğretmenler de var. Bununla ilgili gördüğüm, başımdan çok örnekler geçti. Biliyorum ki böyle çirkinlikleri sizler de duymuşsunuzdur veya yaşamışsınızdır.

---

Okullara polis girmeli mi? Evet girmeli. Okullar “kendi yöntemlerimizle çözüyoruz” mantığıyla okullarda yaşanan asayiş olaylarını bildirmiyorlar. Oysa, okullarda zorbalıklar, bıçaklı kavgalar, öğretmenlere sert müdahaleler yaşanıyor. Bilakis, okullara polis girmeli. Problemli okulların çevrelerinden güvenlik güçleri hiç ayrılmamalı.

---

Önemle belirtmek isterim ki; yukarıdaki öğretmenlerle ilgili sözlerim görevini layıkıyla yapan öğretmenlere yönelik değildir. Ancak, şu bir gerçek ki, “ben öğretmenim” diyen biri hal, hareket, kültüründen liyakatli mi değil mi anlayabiliyoruz.

Asil öğretmenlerimize sonsuz saygılarımızla.

---

MEB tepe yönetimine de şunu söylemek isterim: Okul sistemini yap boz tahtası yapmaktan veya deneme yanılmayla başarı aramaktan vazgeçin. Her değişen Milli Eğitim Bakanına göre sistem değişmesin.

Her dönem başında sıralarda öğrencilerin kitapları hazır oluyor. Ama öğretmenler yardımcı kitaplar istiyorlar öğrenciden. Bizim zamanımızda biz kitapçılardan kitap arayıp bulurduk. Ama öğretmenlerimiz kesinlikle ek kitap, yardımcı kitap aldırmazdı. Bilgilerine güvenirlerdi, sırasında ek kitap olana kızarlardı.

---

Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.

---

Hakan Kavurmacı