İSO'dan çağrı: Bankaların komisyon oranlarına bir tavan getirilmeli

İSO Başkanı Bahçıvan, İSO Meclis Toplantısında sanayinin yaşadığı sıkıntıları dile getirdi. Toplantıya Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da katıldı.

Haber Giriş Tarihi: 27.08.2025 23:08
Haber Güncellenme Tarihi: 27.08.2025 23:08
https://www.dijitalhaber.com.tr

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin ağustos ayı olağan toplantısı “Sanayimizin Sorunlarına Yeni Nesil Bir Bakış Açısıyla Çözüm Arayışı” ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın başkanlık ettiği, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz konuk olarak katılarak gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşmasındaki en büyük engelin başta kira ve eğitim olmak üzere hizmet kalemlerinin katılığını sürdürmesi olduğunu söyledi. Bahçıvan, şunları söyledi:

“Zaten Merkez Bankamız da buna bağlı olarak enflasyonda ihtiyatlı duruşunu koruyor. İSO olarak 2023 ortalarından itibaren devreye alınan Orta Vadeli Program’lara desteğimizin bir gönül desteği olmadığını şu noktaya dikkat çekerek vurgulamak istiyorum. Bugün enflasyona karşı verilen mücadelenin bir sonucu olarak TÜFE enflasyonunun hizmetlerdeki yüksek seviyeler nedeniyle iki yılda yüzde 33’lere inmesine karşılık, sanayinin satış fiyatlarını yansıtan yurtiçi ÜFE enflasyonu aynı dönemde yüzde 20’lere kadar inmiş durumda. Dolayısıyla OVP’nin enflasyonla mücadele temel hedefi açısından sanayi sektörümüzün görevini yerine getirmekte olduğu açık. Buna rağmen, sanayinin sorumlu olduğu enflasyonun çok üzerinde bir kredi faiziyle karşılaşıyor olması, bu konuda büyük ve haksız bir bedel ödediğimizi ortaya koyuyor. Uzun süredir yüksek seyreden reel faizler ve banka kredilerine yönelik kısıtlamalar finansmana erişimde de ciddi bir sıkıntı yaratıyor. Bu da iç talebi zayıflatmanın yanı sıra karlılığı baskı altına alarak yatırım iştahını sınırlamaya devam ediyor.”

Büyümedeki en olumsuz ayrışmanın da yine sanayi sektöründe görüldüğünü belirten Bahçıvan, şu ifadeleri kullandı:

“2024 yılı büyümesi yüzde 3,2 olarak gerçekleşirken sanayi sektörü sadece yüzde 0,5 büyüyebilmiştir. Nitekim, her ay açıkladığımız İSO Türkiye İmalat PMI ve Sektörel PMI verileri de sanayi sektörümüzün faaliyet koşullarında 16 aydır kesintisiz bozulma eğilimine işaret ediyor. İSO 500 bulguları da küresel çapta yaşanan dönüşüme uyum sağlamanın önündeki birçok engeli net bir şekilde gösteriyor. Bu konuların tüm ekonomik aktörler tarafından etraflıca ele alınarak ortak bir akıl oluşturularak çözüme kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz. Bir yandan pandemi deneyimi diğer yandan sanayi politikalarının tekrar merkeze oturduğu küresel paradigma değişikliği, bizlere Türkiye’nin sanayisiz ayakta kalamayacağını ve sanayimizin sorunlarını çok daha kapsamlı ele almamız gerektiğini söylüyor.”

Sanayi sektörünün tüm sorunlarının kesişim kümesinde karsızlık olduğunu ve bunun daha fazla ertelenemeyecek bir yapısal verimlilik problemini işaret ettiğini vurgulayan Bahçıvan, özetle şunları söyledi:

“Yakın zamanda yapılan çalışmalar, toplam faktör verimliliği artışındaki zayıflığın en önemli sebeplerinden birisinin kaynakların optimal dağılımından uzaklaşmak olduğunu gösteriyor. Nitekim, ekonomiye anlamlı bir verimlilik katkısı sağlamadığı, iş modeli sürdürülebilir ve rasyonel olmadığı halde, kamunun finansman ve teşvik paketlerinden neredeyse eşit ölçüde yararlanan – ve toplam kredi hacminde önemli yer tutan – çok sayıda firmanın var olduğu ve bunun kaynak dağılımını önemli ölçüde bozduğu yönünde çalışmalar var. Bu durumun, aynı zamanda firmalar ve sektörler arası bağlantılarıyla sağlıklı firmalara ve dolayısıyla da ekonominin geneline yayılan bir verimsizlik ve rekabet gücü sorunu yarattığı, artık daha fazla göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek olarak ortada duruyor. Türkiye’nin sanayi sektöründe yıllardır birikmekte olan, ancak özellikle pandemi sonrasında iyice belirginleşen ve ekonominin geneline etkisi daha çok hissedilen bir ‘fazla kapasite’ sorunu oluşmuş durumdadır. Gelinen noktada, problemin çözümüne hizmet etmeyen, üretim faaliyetinin kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde kârlı olmasını sağlamayan fonlama ve teşvik mekanizmalarını doğru bulmuyoruz.”

Sanayi firmalarının ölçek yapısı, sermaye ve özkaynak yeterliliği, bilanço sağlamlığı ve verimliliğinin gerçek sorun alanları olduğuna değinen Bahçıvan, şu şekilde konuştu:

“Türk sanayisi tüm bu kulvarlarda atılım yaparak bir üst lige çıkmalıdır. Bunun için hem sanayicilerimizde hem de politika yapıcılarımızda önce genel bir zihniyet değişimine, ardından da değişimi bütüncül bir reform çerçevesine dönüştürerek hayata geçirecek mekanizmalara ihtiyacımız var. Bu reforma hazır olunmalı. Gelinen noktada başta KOBİ’lerimiz olmak üzere ülkemizdeki firma ekosisteminin çok daha yakından mercek altına alınması gerektiği kanaatindeyiz. Daha somut bir ifadeyle, Türkiye’nin sanayi firmalarının üretim süreçlerinde verimliliği ödüllendiren, seçici ve performans odaklı bir dönüşüm programına ihtiyacı bulunuyor. Üretim hayatımızın yapısal sorunlarını tartışmak ve reform ajandasını hayata geçirmek için bugün çok daha uygun bir atmosferin olduğunu düşünüyoruz. Aslında bu artık tercih olmaktan da çıkarak bir zorunluluğa dönüşmüş durumda. Sanayi sektörümüzü bekleyen çetin rekabet koşullarını, teknolojide ve yeşil dönüşüm alanında yaşanan baş döndürücü gelişmeleri düşündüğümüzde, bu ajandayı daha fazla ertelememiz zaten mümkün gözükmüyor. İSO olarak ilgili tüm tarafların katılımıyla kısa vadede hayata geçirilmek üzere konuya ilişkin kapsamlı bir öneri taslağı hazırlıyoruz.”

Sanayinin finansmana erişimi konusu çerçevesinde, banka kredilerinin dışındaki araçlara dönük ilgisinin düşük kaldığını, sermaye piyasası araçlarının kullanımını yaygınlaştırmak gerektiğini her fırsatta ifade ettiklerini de belirten Bahçıvan, şöyle devam etti:

“Özellikle halka arz konusunda sanayiciler olarak iğneyi sıklıkla kendimize batırıyoruz. Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nda bile halka açık olanların sayısı yalnızca 88, ikinci 500’de ise bu rakam 39. Yine son günlerde bankaların Eximbank kredileri için teminat mektuplarına uyguladıkları komisyon oranları giderek artıyor ve önemli bir maliyet unsuru haline geliyor. Bankaların komisyon oranlarına bir tavan getirilmesinin gerekli olduğunu değerlendiriyoruz. Birikmiş KDV alacaklarının da 2024 itibarı ile sadece İSO 1000 kuruluşlarında 110 milyar TL’ye yaklaştığını hatırlayacak olursak, Türkiye'nin artık kendisiyle çok uyum sağlayamayan ve adeta bir üretim vergisi hale gelen KDV modelinden daha reformist bir yapıya dönmesi gerekiyor. Bu noktada İSO olarak uzun süredir dile getirdiğimiz ticari alacakların konkordato kapsamından çıkartılması talebimiz doğrultusunda bu başlıkta bir düzenleme yapılıyor olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrıca Türkiye’nin orta vadeli, tutarlı ve sürdürülebilir bir istihdam politikasına acilen ihtiyacı olduğunun hepimiz farkındayız. Bu ihtiyaç; insan kaynağımızın etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi için YÖK’ün de dahil olacağı bir eğitim planlamasıyla geleceğimiz adına eğitimin her kademesinde mutlaka ele alınmalı.”

Konuşmasında İstanbul sanayisinin Anadolu’ya taşınması konusuna da değinen İSO Başkanı Bahçıvan “Üretimini başta Doğu ve Güneydoğu bölgeleri olmak üzere Anadolu’ya taşıyan firmalarımızın bu bölgelerde üretim yapmaktan ne derece memnun olduklarının, varsa yaşadıkları sorunların araştırılmasının yeni taşınmalar öncesinde faydalı olacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Açılış konuşmalarının ardından, İSO Meclis Üyeleri de ana gündem maddesine ilişkin söz alarak değerlendirmelerde bulundu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a sorular yöneltti. Gelen soruların Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz tarafından yanıtlanmasıyla toplantı sona erdi.