Günümüzde doğal kaynakların hızla tükenmesi, iklim krizinin derinleşmesi ve çevre kirliliğinin artması, gezegenimizin geleceğini tehdit eden en kritik konuların başında geliyor. Birleşmiş Milletler'e göre, 2025 yılı itibarıyla dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si su kıtlığı yaşayan bölgelerde yaşayacak. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) 2024 raporuna göre ise küresel enerji talebi son 10 yılda yüzde 25'in üzerinde arttı. Bu artış, iklim krizinin etkilerini daha da hızlandırıyor. Enerji kaynaklarının büyük kısmının hâlâ fosil yakıtlardan karşılandığı günümüzde, karbon emisyonlarını düşürmek için enerji tüketiminde verimliliğin artırılması gerekiyor. İnsan yaşamının devamlılığı için kritik öneme sahip olan Dünya'nın korunması, tüm sektörlerin sorumluluk almasını gerektiriyor. Bu doğrultuda her yıl 22 Nisan'da kutlanan Dünya Günü, gezegenimizin geleceğine yönelik toplumsal farkındalığın artırılmasına önemli katkı sağlıyor. Enerji verimliliğinde yalıtımın gücü Binalarda enerjinin verimli kullanılmasının, özellikle iklim değişikliğiyle mücadelede kilit öneme sahip olduğunu söyleyen ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Üyesi Ozan Turan, “İklim değişikliği, gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri. Bu nedenle her sektörün, çevreye duyarlı çözümler geliştirerek bu mücadeleye katkı sağlaması gerekiyor. Dünya nüfusu ve kentleşme hızla artarken, Birleşmiş Milletler'e göre 2050'de nüfusun yüzde 68'i şehirlerde yaşayacak. Bu durum, şehirlerin enerji verimliliğine daha fazla odaklanmalarını zorunlu kılıyor. Binalar ve endüstriyel tesisler, toplam enerji tüketiminin büyük bir kısmını oluşturduğundan, enerji verimliliği için yalıtım çözümleri kritik bir rol oynuyor. Doğru yalıtım yöntemleri, binaların ve sanayi tesislerinin enerji tüketimini önemli ölçüde düşürerek doğal kaynakların daha verimli bir şekilde kullanılmasını mümkün kılıyor.” dedi. Çevre bilinci ve enerji verimliliği konusundaki endişelerin, yapı sektöründe doğru yalıtımın önemini ön plana çıkardığını vurgulayan Ozan Turan, “Türkiye'nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 35'ini endüstri tesislerinin oluşturduğu bir dönemde, sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği giderek daha fazla önem kazanıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve ABD'nin Paris İklim Anlaşması'na geri dönmesi gibi küresel gelişmeler, enerji verimliliğinin dünya çapında öncelikli bir konu olmasını sağlıyor. Enerji verimliliği ve karbon ayak izinin azaltılması için atılacak en temel adımlardan biri, doğru yalıtım yöntemlerinin ve malzemelerinin kullanılması olarak öne çıkıyor. Doğru yalıtım uygulamaları, binaların ve endüstriyel tesislerin enerji ihtiyacını önemli ölçüde azaltarak doğal kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlıyor. Bu durum, sera gazı emisyonlarının azalmasına ve dolayısıyla çevrenin korunmasına büyük katkıda bulunuyor” ifadelerini kullanıyor. Binalar enerjinin yüzde 40'ını tüketiyor Tüm dünyada enerjinin yaklaşık yüzde 40'ının binalarda tüketildiğini söyleyen Ozan Turan, “Binalar ayrıca karbondioksit emisyonlarının yüzde 40'ından, elektrik tüketiminin yüzde 71'inden sorumlu. Bu veriler, bina yalıtımının çevresel etkilerini doğrudan azaltma potansiyelini ortaya koyuyor. Sadece bina ve tesislerde yapılan yalıtım uygulamalarıyla enerji verimliliğinde ciddi artışlar elde etmek mümkün. Üstelik yalıtım, bina maliyetinin yalnızca yüzde 3'ünü oluşturuyor ve artan enerji maliyetleri göz önünde bulundurulduğunda, ortalama 2-3 yıl içinde kendini amorti ediyor” ifadelerini kullanıyor.